DEVAM: 18. ÇOCUĞA MERHAMET ETMEK, ÇOCUĞU ÖPMEK VE BOYNUNA
SARILMAK
حدثنا ابن
أبي مريم:
حدثنا أبو
غسان قال:
حدثني زيد بن
أسلم، عن
أبيه، عن عمر
بن الخطاب رضي
الله عنه:
قدم
على النبي صلى
الله عليه
وسلم سبي،
فإذا امرأة من
السبي قد تحلب
ثديها تسقي،
إذا وجدت
صبياً في السبي
أخذته،
فألصقته
ببطنها
وأرضعته، فقال
لنا النبي صلى
الله عليه
وسلم: (أترون
هذه طارحة
ولدها في
النار). قلنا:
لا، وهي تقدر
على أن لا
تطرحه، فقال:
(لله أرحم
بعباده من هذه
بولدها).
[-5999-] Ömer İbnu'l-Hattab r.a.'dan, dedi ki: "Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in huzuruna (Hevazin kabilesinden alınmış) esirler
getirildi. Esirler arasından bir kadın memesinden süt sağıyor, çocuklara
içiriyordu. Esirler arasında küçük bir çocuk buldu mu onu alıp hemen göğsüne yapıştırıp,
ona süt emziriveriyordu.
Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizlere: Sizin
görüşünüze göre bu kadın kendi çocuğunu ateşe atar mı, diye sordu. Biz: Hayır,
eğer onu atmayacak gücü kendisinde bulabilirse onu asla atmaz, dedik.
Bu sefer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Andolsun ki Allah'ın
kullarına olan merhameti bu kadının çocuğuna olan merhametinden fazladır,
buyurdu."
Fethu'l-Bari Açıklaması:
"çocuğa merhamet etmek, onu öpmek ve boynuna
sarılmak." İbn Battal dedi ki: Küçük çocuğun her organını öpmek caizdir.
Avret olmadığı sürece ilim adamlarının çoğunluğuna göre büyük çocuğun hükmü de
böyledir. Daha önce Fatıma Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in menkıbeleri bölümünde
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Fatıma Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i öptüğü
ve Ebu Bekir'in de kızı Aişe r.a.a'yı öptüğüne dair rivayetler geçmiştir.
"İbn Ömer'in yanında (hazır) bulunuyordum."
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in oğlunu öldürdükleri
halde". Kastettiği kişi ise Ali r.a.'ın oğlu el-Huseyn'dir.
"Benim hoş kokularını kokladığım iki kişi" .. Burada
(hoş koku anlamı verilen) "er-reyhan"den kasıt, rızıktır. Bu
açıklamayı Ibnu't-Tin yapmıştır. el-Faik müellifi (ez-Zemahşeri) de şöyle
demektedir: Yani onlar Allah'ın bana ihsan ettiği rızıktandır1ar. Mesela,
"subhanallahi ve reyhanehu". Allah'ı tesbih eder ve ondan rızık
dilerim, demektir. Bu lafız ile hoş kokusu dolayısıyla koklanan reyhan (hoş
kokan bitkilerli kastetmesi de mümkündür. Mesela: Bana bir dal reyhan lütfetti,
denilir. Yani onlar Allah'ın bana ikram ve lütuf olarak verdiği hoş şeylerdir.
Çünkü çocuklar koklanır, öpüıürler. Bu sebeple onlar hoş kokulu şeylerden
sayılırlar. Hadisteki "dünyadan" ifadesi, dünyevi reyhandan payıma
düşen, demektir.
İbn Battal dedi ki: Hadisten anlaşıldığına göre kişinin, dini
ile ilgili daha önemli ve üzerinde daha çok durulmuş hususları öne alması icap
eder. Çünkü İbn Ömer kendisine Hüseyin'in öldürülmesine yardımcı olmak
suretiyle işlemiş olduğu pek büyük günahtan dolayı mağfiret dilemeyi terk edip
sivrisineğin kanına dair soran kimseyi, bundan dolayı azarlamış bulunmaktadır.
Özellikle bunu sözkonusu etmesi ise, el-Hüseyn'in değerinin ve Nebi Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in nezdindeki konumunun büyüklüğünden dolayıdır. ---İbn Battal'ın açıklamaları burada sona
ermektedir. ---
Hadiste kız çocuklarının hakları da daha bir vurgulanmaktadır.
Buna sebep ise çoğunlukla kendi maslahatlarına olan işleri yerine getirmek
bakımından zaafa düşmeleridir. Oysa erkekler böyle değildir. Çünkü onlar
bedenen güçlü, görüşleri isabetli ve çoğu haııerde gerek duyulan işlerde
tasarrufta bulunabilme imkanına sahiptirler.
İbn Battal dedi ki: Hadiste ihtiyaç duyan kimsenin dilenmesinin
caiz olduğu, ve Aişe r.a.a'nın cömertliği de çıkarılan sonuçlar arasındadır. Çünkü
ona verecek tek bir hurmadan başka bir şey bulamadığı halde, onu da kadına
vererek o kadını kendisine tercih etmiş oldu. Az miktardaki bir şeyi değersiz
gördüğü için sadaka vermekten kaçınmamalıdır. Aksine sadaka veren kimsenin az
ya da çok kolaylıkla verebileceği şeyleri tasadduk etmesi gerekir.
Yapılan iyiliğin, övünmek ve minnet etmek maksadı yoksa
anlatılması caizdir.
Nevevi İbn Battal'a uyarak der ki: Nebiin kız çocuklarının
velayetine ibtila (ki aynı hadisin başka rivayetlerinde geçmektedir) adını
vermesi, insanların kız çocuklardan hoşlanmayışlarından dolayıdır. Şeriat gelip
onların bu kanaatlerinden vazgeçmelerini emretmiş, onların hayatta
bırakılmalarını teşvik edip onlara iyilik yapıp terbiyeleri hususunda sabır
göstermek üzere kendi nefsiyle mücahede eden kimselere vaat edilen sevabı
sözkonusu ederek onları öldürmekten vazgeçmeyi buyurmuştur.
Hocamız da Tirmizi Şerhi'nde şunları söylemektedir: Onlara
müptela olmanın burada sınanmak anlamında olma ihtimali de vardır. Yani her kim
kız çocuklara nasıl davranacak, onlara iyilik mi yapacak, yoksa kötülük mü
yapacak diye, bir ya da birkaç kız çocuğu ile sınanacak olursa ... demektir.
Bundan dolayı Ebu Said el-Hudrı yoluyla gelen hadiste "takva" kaydı
da zikrediImiş bulunmaktadır. Çünkü Aııah'a karşı takvalı olmayan bir kimsenin,
şanı yüce Allah'ın görevlendirdiği işlerden dolayı sıkılmamasından yahut
yapılmasını emrettiği işleri eksik yapmaması ya da bunları yaparken Aııah'ın
emrine uymayacağından ve onun sevabını elde etmeyi gözetip gözetmeyeceğinden
yana emin olunamaz.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
"Rükua vardı mı onu yere koyardı." Hadisin yeteri
kadarıyla açıklaması Namaz bölümünün baş taraflarında, namaz kılanın sütresi
başlıklarında geçmiş bulunmaktadır. Burada "rükua vardığında" lafzı
ile, orada ise "secdeye vardığında" lafzı ile geçmiştir. Her ikisi
arasında bir aykırılık yoktur. Aksine şöyle yorumlanır:
O bu işi rüku.' ve sücud halinde yapıyordu. Böylelikle hadisin
başlıkla ilişkisi de ortaya çıkmaktadır. O da çocuğa olan merhamettendir.
Ayrıca çocuğun çocuğu da öz çocuk gibidir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de
Ümame'ye olan şefkat ve merhametinden ötürü rükD.' ya da sücD.da vardığında
yere düşeceğinden korktuğu için kendisi onu yere bırakırdı. Sanki o da Nebi
efendimize bağlılığından ötürü yerde kalamıyor ve ondan ayrı durduğundan dolayı
sabırsızlanıyordu. Bundan ötürü ayağa kalktığı vakit onu taşıma gereğini
duyuyordu.
"Biz: Onu ateşe atamama gücünde ise atmaz, dedik."
Kendi isteğiyle çocuğu ebediyen ateşe atmaz, demektir.
"Kullarına ... " Burada "kullar"la, İslam
üzere ölenler kastedilmiş gibi görülüyor. Şeyh EbD. Muhammed İbn Ebi Cemra dedi
ki: "İbad: Kullar" lafzı genel olmakla birlikte özelolarak müminler
anlamındadır. Bu da yüce Allah'ın: "Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu
takva sahiplerine ... yazacağım."(A'raf,156) buyruğuna benzemektedir. Bu
buyruk, elverişlilik açısından genel ama kendisi için yazılanlar açısından
özeldir. (Yine İbn Ebi Cemra) dedi ki: Bununla Allah'ın rahmetinden herhangi
bir kul hakkında bir pay yazılmış olan kimse için -hayvanattan dahi olsa-
hiçbir şeyin o rahmete benzemediği de kastedilmek istenmiş olabilir.
Ayrıca bu hadiste kişinin bütün hallerinde ve işlerinde yalnızca
yüce Allah'a bağlı olması gerektiği, kendisinde rahmeti n bir parçasının
bulunduğu var sayılan ve bunun için yanına yaklaşılması istenen her bir
varlığın rahmetinden şanı yüce Allah'ın rahmetinin daha büyük olduğu
anlatılmaktadır. O halde akıllı bir kimsenin, ihtiyacını karşılamak için
kendisine daha ileri derecede merhametli olan kimseye yönelmesi gerekir.
Yine İbn Ebi Cemra der ki: Hadiste esir alınmış kadınlara
bakmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
sözü geçen kadına bakmayı yasaklamamıştır. Hatta hadisin anlatımından onun böyle
bir kadına bakmaya izin vermesini gerektiren bir mana da anlaşılmaktadır. Yine
bu hadis, duyu organlarıyla idrak edilen şeylerin idrak edilmeyen şeyler için
gerektiği gibi anlaşılabilmesi için örnek gösterilebileceğini de ortaya
koymaktadır. Velev ki kendisine örnek gösterilen zatın hakikati kuşatılamasın.
Çünkü şanı yüce Allah'ın rahmeti, akıl ile idrak edilemez. Bununla birlikte
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sözü geçen kadının halini göstererek
işiteniere konunun anlaşılmasına yardımcı olmaya çalışmıştır.